Amerika’ya Gelmeli Miyim?
- onur nacakgediği
- 29 Tem
- 2 dakikada okunur
Merhaba!

Bugün sizlerle çok temel ama bir o kadar da kişisel bir soruyu konuşmak istiyorum: “Amerika’ya gelmeli miyim?” Bu soru sadece bir ülkeye taşınma kararı değil, aslında bir hayat yönü seçme, bir kimlik sorgulaması, bir cesaret meselesi. Bu yüzden, bu sorunun tek ve herkes için geçerli bir cevabı yok. Ama birlikte düşünerek, belki kendi iç sesine biraz daha yaklaşabilirsin.
Bu soruya en doğru cevabı kim verebilir biliyor musun? Yalnızca sen. Danimarkalı filozof Kierkegaard’ın dediği gibi, “Hayat geriye bakılarak anlaşılır ama ileriye doğru yaşanır.” Bu yüzden, geçmiş deneyimlerden ders alsak da, geleceğe dair kararları yalnızca kendi iç sesimizle şekillendirebiliriz. Bir başkası için Amerika büyük bir fırsat olabilirken, bir başkası için hayal kırıklığına dönüşebilir. Burada doğrulardan çok, senin için doğru olanı bulmak önemli.
Peki, neden Amerika? Bu çok önemli bir soru. Amerika senin için bir amaç mı, yoksa bir araç mı? Daha iyi bir kariyer mi istiyorsun? Akademik gelişim mi? Finansal özgürlük mü? Yeni bir başlangıç mı? Yoksa sadece bulunduğun yerden uzaklaşmak mı? Nietzsche bu konuda şöyle der: “Hayatta bir ‘neden’e sahip olan, hemen her ‘nasıl’a katlanabilir.” Eğer bu yolculukta seni ayakta tutacak güçlü bir nedenin varsa, yolun engebeli olması seni yıldırmaz. Ama nedenin zayıfsa, Amerika bile sana güç veremez.
Bir başka önemli konu ise sosyal medya illüzyonu. Amerika’da herkes başarılı değil. LinkedIn’deki başarı hikayeleri ya da Instagram’daki mezuniyet fotoğrafları sadece görünen yüz. Göçmenlik gerçekte çoğu zaman yalnızlık, yeniden başlama, kültür şoku ve mücadele anlamına gelir. Ama bu zorluklar aynı zamanda kişisel gelişimin en güçlü kaynaklarıdır. Kendini tanımak, yeniden şekillenmek ve hayal bile edemediğin şeyleri başarmak için bir fırsat sunar.
Bu yüzden kendi beklentini netleştirmen gerekiyor. Kendine şu soruyu sor: “Gelmezsem neyi kaçırırım?” ve “Benim için başarı ne demek?” Belki başarı senin için Harvard’da okumak değildir. Belki çocuklarına huzurlu bir hayat sunmak, belki de kendi kliniğini kurmaktır. Unutma, başarı kişiseldir ve herkesin ölçüsü farklıdır.
Amerika büyük bir fırsat olabilir, evet. Ama tek yol değildir. Kanada, Avrupa, Avustralya ya da kendi ülkende yaratabileceğin bir düzen de sana mutluluk getirebilir. Önemli olan, nerede büyüyüp gelişeceğini ve kendini nerede gerçekleştireceğini bilmektir. Albert Camus'nün dediği gibi, “Gerçek cömertlik, geleceğe karşı umudu korumaktır.”
Sonuç olarak, bu soru “Amerika’ya gelmeli miyim?” aslında bir coğrafya değil, bir yolculuk sorusudur. Eğer bu soruyu soruyorsan, bilin ki bu kararsızlık bir zayıflık değil. Aksine, kendi yolunu aramanın ilk adımıdır. Ve bu yolculuğun kaptanı yalnızca sensin.
Ben buradayım. Kendi yolculuğumdan öğrendiklerimi paylaşmak, sorularını dinlemek ve yol arkadaşlığı yapmak için. Instagram'da DM kutum her zaman açık. Birlikte düşünelim, birlikte büyüyelim. Umarım bu yazı sana, kendi yolculuğuna dair küçük de olsa bir ışık olur.
Yorumlar